Otuzüç Kurşun

Ahmed Arif

1. 

Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van'da 
Bu dağ Nemrut yavrusudur 
Tanyeri atanda Nemruda karşı 
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur     
Bir yanın seccade Acem mülküdür 
Doruklarda buzulların salkımı
Firari guvercinler su başlarında 
Ve karaca sürüsü, 
Keklik takımı...

Yiğitlik inkar gelinmez 
Tek'e - tek doğüşte yenilmediler 
Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
Gel haberi nerden verek 
Turna sürüsü değil bu 
Gökte yıldız burcu değil 
Otuzüç kurşunlu yürek 
Otuzuç kan pınarı 
Akmaz, 
Göl olmuş bu dağda... 

2. 

Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı 
Sırtı alacakır 
Karnı sütbeyaz
Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı 
Yüreği ağzında öyle zavallı 
Tövbeye getirir insanı 
Tenhaydı, tenhaydı vakitler 
Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı

Baktı otuzüçten biri 
Karnında açlığın ağır boşluğu 
Saç, sakal bir karış 
Yakasında bit, 
Baktı kolları vurulu, 
Cehennem yurekli bir yiğit, 
Bir garip tavşana, 
Bir gerilere. 

Düştü nazlı filintası aklına, 
Yastığı altında küsmüş, 
Düştü, Harran ovasından getirdiği tay 
Perçemi mavi boncuklu, 
Alnında akıtma 
Üç topuğu ak, 
Eşkini hovarda, kıvrak, 
Doru, seglavi kısrağı. 
Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!

Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı, 
Böyle arkasında bir soğuk namlu 
Bulunmayaydı, 
Sığınabilirdi yuceltilere... 
Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,     
Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı, 
Yanan cıgaranın külünü, 
Güneşlerde çatal kıvılcımlanan 
Engereğin dilini, 
İlk atımda uçuran 
Usta elleri... 

Bu gözler, bir kere bile faka basmadı 
Çığ bekleyen boğazların kıyametini 
Karlı, yumuşacık hıyanetini 
Uçurumların, 
Önceden bilen gözleri... 
Çaresiz
Vurulacaktı, 
Buyruk kesindi, 
Gayrı gözlerini kör sürüngenler 
Yüreğini leş kuşları yesindi...

3. 

Vurulmuşum 
Dağların kuytuluk bir boğazında 
Vakitlerden bir sabah namazında 
Yatarım         
Kanlı, upuzun... 

Vurulmuşum 
Düşüm, gecelerden kara 
Bir hayra yoranım çıkmaz 
Canım alırlar ecelsiz 
Sığdıramam kitaplara 
Şifre buyurmuş bir paşa 
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız 

Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz 
Rivayet sanılır belki 
Gül memeler değil 
Domdom kurşunu 
Paramparça ağzımdaki... 


4.

Ölüm buyruğunu uyguladılar, 
Mavi dağ dumanını 
ve uyur-uyanık seher yelini 
Kanlara buladılar. 
Sonra oracıkta tüfek çattılar 
Koynumuzu usul-usul yoklayıp 
Aradılar. 
Didik-didik ettiler 
Kirmanşah dokuması al kuşağımı 
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler 
Hepsi de armağandı Acemelinden... 

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız 
Karşıyaka köyleri, obalarıyla 
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu, 
Komşuyuz yaka yakaya 
Birbirine karışır tavuklarımız 
Bilmezlikten değil, 
Fıkaralıktan 
Pasaporta ısınmamış içimiz 
Budur katlimize sebep suçumuz, 
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız 
Kaçakçıya 
Soyguncuya 
Hayına... 

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz 
Rivayet sanılır belki 
Gül memeler değil 
Domdom kurşunu 
Paramparça ağzımdaki... 


5.

Vurun ulan, 
Vurun, 
Ben kolay ölmem. 
Ocakta küllenmiş közüm, 
Karnımda sözüm var 
Haldan bilene. 
Babam gözlerini verdi Urfa önünde 
Üç de kardaşını 
Üç nazlı selvi, 
Ömrüne doymamış üç dağ parçası. 
Burçlardan, tepelerden, minarelerden 
Kirve, hısım, dağların çocukları 
Fransız Kuşatmasına karşı koyanda

Bıyıkları yeni terlemiş daha 
Benim küçük dayım Nazif 
Yakışıklı, 
Hafif,    
İyi süvari 
Vurun kardaş demiş
Namus günüdür 
Ve şaha kaldırmış atını. 

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz 
Rivayet sanılır belki 
Gül memeler değil 
Domdom kurşunu 
Paramparça ağzımdaki...